Talabani ülkesine döndü; ama tartışmalar hünüz bitmedi. Şimdi de gündemi Gül'ün Irak Cumhurbaşkanı onuruna verdiği yemek meşgul ediyor.

 Soğuk diplomasi rüzgarlarının estiği Barzani ziyaretinde TSK'dan hiç kimse karşılama töreninde bulunmadı ve kırmızı halı serilmedi. Asker olarak sadece Cumhurbaşkanı Gül'ün başyaveri hazır bulundu.

 Irak Cumhurbaşakanı Talabani geçtiğimiz hafta Türkiye'deydi.  Cumuhurbaşkanı Abdullah Gül, Talabani onuruna bir yemek verdi ve yemeğe katılan basın mensupları yemeğin tek kelimeyle  "berbat" olduğunu yazdılar. Deneyimli Gazeteci Mehmet Ali Birand yemeğin çok kötü ve zevksiz olduğu söylerken  Cengiz Çandar'da Referans gazetesindeki köşesinde yemeğin tek kelimeyle "korkunç" olduğunu yazdı.

Gazeteci Çandar servisin iyi yapılmadığını, kalem pil kıvamında sarılmış dolmaların yağlarının donduğunu ve masadan resmen aç kalktığını yazdı.

 Daha öncede çeşitli tartışmalarla yine gündeme gelen Köşk mutfağının Özal döneminin ihtişamını arattığını yazan Çandar şu eleştirilerde bulundu.

 "Talabani onuruna düzenlenen yemek bir istisna değilse, Abdullah Gül Çankaya’sının mutfağı, Özal dönemiyle kıyaslanamayacak kadar, tek kelime ile berbat. Etli yaprak sarma, televizyon uzaktan kumandalarında kullanılan en küçük cinsten kalem piller inceliğinde, birkaç tane idi. Ortada azıcık yoğurt.
 Ama, buz gibi geldiler. Yağı donmakta. Peynirli puf böreği, hayatımda yediğim en yavan puf böreği olmalı. Tat ile ilişkisiz. Karışık ızgara tabağında, birkaç küçük, üstelik soğuk et parçası.

Böyle yarı-aç kalkılan bir yemeğin ardından, insan, o saatte Köşk’e yakın Beykoz İşkembecisi’ne gitmeyi, kelle-paça yiyerek karnını doyurmayı düşünebilir. Talabani’nin yemekleri, nerede olursa olsun sofrasındaki bolluk ve hele envai çeşit kebap ile bilinir.

Davetlilerin önemli bir bölümü, bazı devlet görevlileri dahil. Birçok kişi, şayet ‘fesat’ düşünmeyi aklından geçirse; masalara servis edilen yemeklere bakıp, Talabani’nin ‘onur konuğu’ olduğu yemeğin, aslında kendisine yönelik bir ‘istiskal’ (hoşlanmadığını belli etme) niyeti taşıdığı, bu yolla bir ‘siyasi mesaj’ verildiği hükmüne ulaşabilirdi.”